Ayanis Kenti

Urartu krallığının başkenti Tuşpa’dan (Van kalesinden) bir günlük yürüyüş mesafesi (28 km) uzaklıkta olan Ayanis kenti gölün doğu kıyısında doğal bir kayalık üzerine kurulmuştur. 6 hektarlık sitadel, bu doğal kayalığın üzerinde yükselirken 80 hektarlık dış kent ise sitadel civarındaki araziye yayılır. Etrafı çok yüksek olmayan dağlarla çevrili kent sitadelinin olduğu alan, Van Gölü’ne ve karşısındaki Süphan Dağı’na oldukça hâkim olması ile özel bir lokasyona sahiptir.

Süphan Dağı Urartu tarafından kutsanıp tanrısallaştırılmış ve adına da Tanrı Eiduri denmiştir. Rusa kurduğu bu kenti de onun adıyla tanımlamış, kentin inşa kitabesinde “Tanrı Dağ Eiduri’nin karşındaki Rusa’nın kenti” olarak söz etmiştir. Bu tanımlama ile kutsallığı vurgulanan Ayanis’in dini ve krali bir kent olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca gölün en temiz en güzel sahillerine de ev sahipliği yapan kentin çevresi, doğal peyzajı ile dikkati çeker. Bu özellikli konumu göz önünde bulundurulduğunda Urartu kralının burada krali bir kent kurmuş olması, “Kraliyetin yazlığı olabilir mi?” sorusunu da akıllara getirir. Bu bakımdan Ayanis, Urartu kültürünün göl ile ilişkisini ve bakış açısını analiz edebilmek için de özel bir yerdir.

Ayanis kentinin arkeolojik olarak keşfi oldukça yenidir. 1970 li yıllarda buradan Van Müzesi’ne gelen arkeolojik malzemeler sayesinde arkeologların ilgisini çeker. Alanda yapılan kısa incelemelerden ve tescillenmesinden sonra ilk bilimsel çalışmalar 1989 yılında başlar. Bu yıldan 2013 yılına değin kazıları Prof. Dr. Altan Çilingiroğlu başkanlığında uluslararası bir ekip sürdürür. 2014 yılı itibarı ile kazıların yönetimini yine bu ekip içerisinde yetişmiş olan Prof. Dr. Mehmet Işıklı devralır. 2021 yılında 33. Yılını kutlayan bu kazılar hala ilk günkü heyecanla devam etmektedir.

Yarım asırdan fazladır devam eden Ayanis kazıları büyük oranda sitadelde devam etmiş, kısa bir sürede olsa halkın yaşadığı dış kentte bazı çalışmalar yürütülmüştür. Kısa ama verimli dış kent kazıları Urartu sivil halkının sosyo – ekonomik yaşamına dair bize çok değerli bilgiler sunmuştur. Şimdiye değin kalelerden, sitadellerden ve dolayısıyla elitlerden bildiğimiz Urartulara dair bilgilerimize, Ayanis dış kent kazıları ile birlikte halkın yaşam alanlarını görebileceğimiz yeni bilgiler eklemiştir.

Öte yandan 33 yıllık kazılarda sitadelde birçok krali ve dini mekân ortaya çıkarılırken on binlerce buluntu ile Urartu kültür envanterinin en zengin örnekleri ele geçirilmiştir. Bunlar bugün Van Müzesi’nin en değerli koleksiyonlarını oluşturmaktadır. Bu koleksiyonda özgün ve ince işçilikleri ile dikkati çeken yüzlerce metal eser, pişmiş topraktan objeler, taş eserler ve yazıtlar, mühürler bulunmaktadır. Öte yandan sitadel içerisindeki anıtsal yapılar sahip oldukları olağan üstü mimari detayları ile dikkat çekerler. Bilhassa Tapınak alanındaki özel krali dini yapılar, sıradışı mimari taş süslemeleriyle hem ülkemizin hem de insanlığın ortak kültürel mirasının en nadide örnekleri arasındadır.

Ayanis kazıları sunduğu eşsiz envanteri ve bilgileri ile şu an Urartu arkeolojisinin en önemli projelerinden biri durumundadır. Hali hazırda var olan zengin veri gruplarına rağmen Ayanis kazıları Urartu arkeolojisine dair birçok bilineni değiştirdiği, detaylı bilgi sağladığı gibi yeni sorularında sorulmasına neden olmuştur. Bu durum elbette ki bilimsel çalışmaların ve bakış açısının doğasının bir gereğidir. Ayanis üzerinden Urartu’ya dair sorulan sorular da Urartu Arkeolojisinin ilerlemesinde lokomotif görevi görecektir.

KONAKLAMA ve SEYAHAT

      Urartu Krallığı, MÖ. 9. – 7. yüzyıllar arasında batıda Fırat Irmağı kavsi, kuzeyde Sevan Gölü, Güneyde Zağros Dağları ve doğuda Urmiye Havzası’na kadar geniş bir alanda hüküm sürmüştür. Böylesine güçlü ve önemli bir krallığın mimarisi, sanatı, dili, kültürel ve coğrafi etkileşimleri üzerinde yapılan çalışmalar her geçen gün artmakla birlikte, konu ile ilgili uzun süredir yeni bir bilimsel toplantı düzenlenmemiştir. Bununla birlikte gerek ülkemiz sınırları içerisinde gerekse sınırlarımız dışında son yıllarda yürütülen kazı çalışmaları, yüzey araştırmaları ve disiplinler arası çalışmalar, bilimsel bir toplantının organize edilmesi gerektiğine işaret etmiş ve bizleri bu organizasyonu üstlenmeye götürmüştür. Yapılan bu çalışmalarda elde edilen bilgilerin arkeoloji camiası ile paylaşılması ve tartışmaya açılması için yeni bir uluslararası sempozyumun yapılmasının önem arz ettiğini düşünmekteyiz. Gerçekleştireceğimiz uluslararası sempozyumun 2019 yılında açılmış olan ve Dünya’da en çok Urartu eserini barındıran Van Müzesi’nde yapılması planlanmıştır.
      “URARTU VE ÖTESİ: Demir Çağı Yaylalarında Gelişim ve Etkileşim/URARTU AND BEYOND: Improvement and Interaction in the Iron Age Highlands” adlı bu sempozyum bölgede uzun yıllardır öncü çalışmalar gerçekleştiren Atatürk Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden akademisyenler ile Van Müzesi’nin önderliğinde ve ev sahipliğinde, 07-09 Eylül 2022 tarihleri arasında düzenlenecektir. Adından da anlaşılacağı üzere sempozyum kapsamında yalnızca Urartu Krallığı çerçevesinde kalmayıp, Urartu’nun ötesine ulaşmayı ve etkileşim içerisinde olabileceği, komşusu olan veya olmayan her türlü topluluğa dair verilerin ve görüşlerin bir araya getirilerek yeni bakış açıları kazandırmasını amaçlamaktayız. Bu bağlamda, yurt içi ve yurt dışından Urartu ve ilişkili coğrafyaların arkeolojisi ile ilgilenen ve bu alanda çeşitli çalışmaları olan araştırmacıları bir araya getirerek çalışmalarını sunma ve bilgi alışverişinde bulunma fırsatı vermek öncelikli hedeflerimizden olmuştur. Bunun yanı sıra, uzun zamandır devam eden veya yeni başlayan yüzey araştırmaları ve disiplinler arası çalışmalar ışığında Urartu Krallığı ve çağdaşlarının dahil olduğu Demir Çağı’nın yeniden yorumlanması da hedeflenmektedir. Sempozyumda sunulan bildiriler, hakem değerlendirmeleri sonucunda uluslararası bir yayınevi tarafından kitap olarak bilim dünyasına sunulacak, böylelikle son dönem çalışmalarını ve yorumlamalarını içeren kapsamlı bir referans kitap elde edilecektir.